KIŞ UYKUSU
Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filminde genel olarak Türk
modernleşmesindeki ara kalmışlık göze çarpar. Aydın karakterini Dostoyevski’nin
Yeraltından Notlar kitabındaki Yeraltı adamına benzetebiliriz. Haluk Bilginer’in
canlandırdığı ‘Aydın’ karakteri Türk entelektüellerini temsil eder. Demet Akbağ’ın Canlandırdığı ‘Necla’ karakterini ise ben Fatih Harbiye
romanındaki Neriman karakterine benzetiyorum bir geri dönüş sergiliyor
filmde. Aydın prensipleri olduğu için kendisinin büyük teklifleri reddederek
tiyatro oyuncusu olarak kalmış ama öncesinde çevresindeki herkes onun büyük bir
oyuncu olacağını düşünmüş ve Aydın ondan beklentileri olan çevresinin istediği
gibi biri olmamış. Nihal karakterinin Aydın’dan farkı ise Aydın sıcak bir odayı
lüks sayabilecek günler yaşamış iken Nihal hiç çalışmamıştır ve bir şeyler
yapıyor olmak için yardım kampanyası yürütüyor. Aydın karakterinin arada
kalmışlığını birçok sahnede fark edebiliyoruz otelin yolunu asfalt ile
kaplatırsam turist gelmez derken 10 km ilerideki köyden yürüyerek gelen İmam
karakterinin ayakkabıları çamurlandığı için halka kötü örnek olduğunu düşünüyor
ve eleştiriyor.
Film teknik anlamda karşılıklı diyaloglarda izleyiciyi adeta
konuşmanın arasında bırakıyor. Diğer filmlerden farklı olarak karşılıklı
konuşma sahneleri gerçekte olduğu gibi kargaşa hakim olabiliyor zira gerçek
hayatta resmi yerler dışında konuşma esnasında uğultu olabiliyor Ceylan bunu
klasik televizyon dizilerinden farklı olarak karakterleri sırasıyla konuşturmak yerine Türk
tabanının genelinde olduğu gibi gerçekçi olarak aktarmış. Çocuğun taş atarak
arabanın camını kırdığı sahnede oldukça başarılı çekilmiş ve çocuğun oyunculuğu
da gayet başarılı ama her film bir can alıcı sahnesi olur benim fikrimce bu
filmin en can alıcı noktası Aydın, Hidayet ve Levent’in çiftlikte geçirdikleri
gece olan tartışma sahnesidir.
Yorumlar
Yorum Gönder