Ana içeriğe atla

Hikaye (metin Yazarlığı ödevi)


XXXXXXXXX


Zemherinin en sert hissedildiği bir günde Miğferyeli geçit muhafız subayı Etna yaveri Sigmund ile olaysız bir gece olacağına karşı bahse girdiler. Aslında olaysız geçen gün sayısı ayın bir iki günüydü sadece ama bunlar artık geçit muhafızları için alışılageldik sorunlardı. Genç subay Etna gece nöbetini teftiş edecekken Cassus isimli muhafızlara yeni katılmış körpe bir çocuk kaleye bir kuzgun geldiğini ve üzerinde babasının mührünün olduğunu söyledi, Etna doğruca odasına döndü kuzgundan gelen mesaj da Luferson Lordu olan ağabeyi Ulfrick’in öldüğünü ve olabildiğince zaman kaybetmeden Luferson’a gitmesini emrediliyordu lord babası tarafından. Kapıdaki Cassus’a yaveri Sigmund çağırmasını söyledi, Sigmud büyük salondan Etna’nın yanına geldiğinde çocukluk arkadaşının yüzünü böylesine daha öncesinde sadece bir kere görmüştü, Ysolda bir grup haydut tarafından öldürüldüğünde. Sigmund çatallaşan titrek sesiyle;
-“Ne oldu?” dedi.
-“Ulfrick… öldü.”
Ulfrick kederli bir şekilde Etna’ya sarıldı, o benim de ağabeyim sayılırdı dedi ve öksürüp sesini düzeltip ne zaman yola çıkıyoruz diye ekledi. Etna senin burada kalman gerekiyor dediğinde olayın ciddiyetini birkez daha anladı ve nedenini sormadı.Sigmund’u karakol komutanı olarak atadıktan sonra Etna bir saat geçmeden atıyla miğferyeli geçit karakolundan ayrıldı. Olabildiğince hızlı olmaya çalışan Etna Ardream Ormanına girdiğinde hiç olmadığı kadar kasvetli olduğunu fark etti. Gece yarısına kadar at koşturan Etna kuşlık vaktine kadar kamp yapabileceği bir yerde ateş yakıp ısındıktan sonra Miğferyeli Karakol Subayı olarak atandığı vakit ağabeyi Ulfrick’in hediye ettiği kılıcına bakakaldı, kılıca bir isim verememişti zira gelişigüzel adlandırılamayacak kadar iyiydi. Ulfrick kardeşi için özel olarak yaptırmıştı bu kılıcı, demirci bir ay boyunca Etna’nın günlük idmanlarını izledi ve Etna için en uygun biçimde kılıcı yaptı. Etna bir yetmişbeş boyunda ve çok iriyarı ya da sıska değildi. Demirci Alfred bunu göz önünde bulundurarak bir piç kılıç yapmaya karar verdi, piç kılıçlar hem tek elle hem de çift elle kullanılabilir kılıçlardır. Etna’nın hızını kesmeyecek kadar hafif ama bir hançer olamayacak kadar büyüktü.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Ayrılık film incelemesi

   Senaristliğini ve yönetmenliğini Asghar Farhadi'nin yaptığı film. Tahran'lı orta sınıf genç bir çiftin evliliğindeki sorunları ele alıyor. Simin kızı Termeh için daha iyi bir gelecek kurmanın yurtdışına giderek oluşacağını düşünür. Nader babası hasta olduğu için babasını bırakıp gitmek istemez. Nader babası için bir bakıcı tutar ama bakıcı kadın Nader'e hamile olduğunu söylemez . Daha sonra kadın çocuğunu düşürdükten sonra olaylar gelişir. Yurtdışına gidip gidemeyecekleri konusu boşanma kararından sonra Termeh'in kiminle kalacağı sorunuyla değişir.    İzleyiciler ekran başında ister istemez kim haklı kim haksız diye düşünüyor ve bir taraf arıyor ama genellikle kesin bir sonuca varamıyor. Filmde İran'ın sosyal yapısı oldukça iyi ele alınıyor. Farhadi bu filmde aile bağlarını ele almış ve irdelemiş.

BİSİKLET HIRSIZLARI FİLM ANALİZİ (Sinemanın Temel Kavramları)

BİSİKLET HIRSIZLARI FİLM ANALİZİ İTALYAN YENİ GERÇEKÇİLİĞİ NEDİR?    II. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’da ortaya çıkan sinema akımı. 1944 ile 1955 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Bu akımda gerçek yer, gerçek kişi, gerçek diyaloglar kullanılmaktadır. İtalya’da orta sınıfa mensup olmanın ne anlama geldiğine dair bir fikir verebilmektir.  Filmin Konusu: Film iş arayan biri, bir afiş dağıtım işi bulunca karısının kumaşlarını satarak bir bisiklet alır ve ilk günden bisikleti çaldırır. Bisikletini geri kazanmak işçin polisten yardım ister ancak polis basit bir bisiklet için vakit ayırmaz ardından, adam oğlu ile  zorlu bir sürece başlar. Analizim: Film stüdyo ortamından ziyade açık alanlarda çekilmiştir. Bu sebepten dolayı savaşların yıkıcılığını ve bunalımını doğrudan hissettirmiştir. Dışavurumcu Alman Sinemasının karanlığı ile kıyaslarsak İtalyan Yeni Gerçekliliğinin grisi aydınlık sayılabilir. Bir sette çekilmediğinden yapay ışık değil gün ışığı kullanılmıştır...

Kış Uykusu Film incelemesi

KIŞ UYKUSU         Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filminde genel olarak Türk modernleşmesindeki ara kalmışlık göze çarpar. Aydın karakterini Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabındaki Yeraltı adamına benzetebiliriz. Haluk Bilginer’in canlandırdığı ‘Aydın’ karakteri  Türk entelektüellerini temsil eder. Demet Akbağ’ın Canlandırdığı ‘Necla’ karakterini ise ben Fatih Harbiye romanındaki Neriman karakterine benzetiyorum bir geri dönüş sergiliyor filmde. Aydın prensipleri olduğu için kendisinin büyük teklifleri reddederek tiyatro oyuncusu olarak kalmış ama öncesinde çevresindeki herkes onun büyük bir oyuncu olacağını düşünmüş ve Aydın ondan beklentileri olan çevresinin istediği gibi biri olmamış. Nihal karakterinin Aydın’dan farkı ise Aydın sıcak bir odayı lüks sayabilecek günler yaşamış iken Nihal hiç çalışmamıştır ve bir şeyler yapıyor olmak için yardım kampanyası yürütüyor. Aydın karakterinin arada kalmışlığını birçok sahnede fark edebiliyoruz ote...